adscode
adscode

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş tan Habertürk e açıklamalar

Kübra Par ın Açık ve Net programına konuk olan AK Parti Grup Başkanvekili Numan Kurtulmuş soruları yanıtlıyor

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş tan Habertürk e açıklamalar

Kübra Par'ın Açık ve Net programına konuk olan AK Parti Grup Başkanvekili Numan Kurtulmuş soruları yanıtlıyor...


Türkiye'de başörtüsü meselesi fiilen çözülmüş meseleydi. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir gece yarısı 'yasal düzenleme yapacağız' tweetiyle gündeme taşındı. Onyıllar boyunca bir zulüm aracı haline getirilen konuyu konuşuyoruz. Madem Türkiye'nin böyle bir geçmişi var. İnsanlar öğrenciliğinden, mesleğinden edilmiş. Hayatlarını kaybetmiş, yıllarını kaybetmiş insanları hatırlıyorum. Hiçbir iktidara bırakmaksızın anayasa düzenlemesiyle çözelim. Bunu en üst hukuk normu haline getirelim diye iyi niyetli ortaya konulmuş bir tavır. Gönlümüz arzu eder ki 400 milletvekilinin desteğini alsın. Hatta referanduma ihtiyaç kalmadan parlamentoda kabul edilsin. Partilerin kapısı iyi niyetle çalınmıştır. Ne pragratik gerekçe ne de yeni bir açılım olsun diye. Milletvekilleri de bu kararın parçası olsunlar. Başörtüsü ile ilgili hakla özgürlüklerin genişletilmesiyle ilgili partilerle temasa geçilmesi normal ve demokratik olandır. Oturup konuşabilmeyi başarabilmeleri demokrasinin gelişmesinin gereğidir. Bir görüşme zeminin açık tutulması fevkalade normaldir.

 

Reklam: 0:47
Sayın Bahçeli'nin zaman içerisinde Türkiye'nin hayrına olan, geniş kesimlerin bütünleşmesinden yana bir tavır içerisinde olduğunu izliyoruz. Farklı bir ses çıkacak mı diye ön kabulle ileri şeyler söyleyenler oldu. Normal bir sürecin parlamentoda müzakere ile yürütülmesinden daha tabii bir şey olamaz. Sayın Bahçeli devlet adamı vasfına yakışır şekilde son derece yakışan bir şeyi ortaya koydu. Bu konu parlamentoya geldiğinde grubu bulunan partiler görüşlerini paylaşacak. Keşke olabilecek en yüksek ittifakla, milletvekillerin hele hele tamamının oy verdiği bir gelişmeyi yaşayabilsek, bu hakikaten devrim niteliğinde bir tavır olur.

Parlamentoda AK Parti, CHP, MHP, HDP zaten sürekli temas içinde. Oturumlar oluyor, grup başkanları görüşüyork. HDp'nin içerisinde terör örgütüne yakın duran bazı unsurların varlığına şunu söylüyoruz; HDP'nin dağla, terörle arasına mesafe koyması gerek. HDP bu mesafeyi başarırsa Türkiye siyasetinde sorun kalmaz. Keşke dağla, terörle, silahla, bombayla arasına mesafe koyabilse. Biz bunları konuşmaktan keyif alıyor değiliz. Demokrasi kuralları içerisinde terör örgütlerine karşı ortak hareket etmeyi başarabilsek.

Masanın yedinci ayağı olması bir suçlama değil. 6 artı 1 masa bir ortak aday çıkaracaksa bu aday HDP'den oy almayacaksa yarışa dahil olması mümkün değil. HDP'nin desteğini çantada keklik olarak görüyorlar, hem de HDP ile görünmemek istiyorlar. Biz oradaki tavra bunu söylüyoruz. HDP bu masanın bileşeni mi, değil mi? Ruhu var kendisi yok. Oradaki masanın bileşenleri neye karar veriyorlarsa kendileri versinler.


Burada bir el yükseltme gayreti ve telaşı içerisinde değiliz. Başörtüsünü yasaklayan herhangi yasa olmamasına rağmen, daha önce 12 Eylül'de, rahmetli Özal döneminde yüksek yargının verdiği kararın gerekçesi olarak başörtüsü yasağı tatbik edildi. Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesi yasa gibi kabul edildi. Başörtüsü meselesini fiilen yasak olarak uygulanmasının altyapısı budur. Hukuki bir altyapısı olmamasına rağmen. Böyle bir olgu ortada iken. 2008'den bahsediyoruz. Böyle bir durumda, bugün tamamiyle Türkiye'nin gündeminden kalkması, iktidara gelen partinin tavrına göre hareket edilmekten çıkarılması lazım. Madem CHP iyi niyetlidir, gelin en üst hukuk n ormu olan Anayasa düzenlemesi ile gerçekleştirelim. Bizim tavrımız budur. El yükseltmek, bunun üzerinden siyasi polemik kapısı açma niyetinde değiliz. İnsanların hayatını karartmış olan yasaktan bahsedtiyoruz. Parlamentoda grubu bulunan partilerin samimiyet sınavından geçtiğini ifade etmek isterim. Gelin bu düzenlemeyi beraber yapalım, gerçekten eğer bir kazancı olacaksa bu parlamentonun kazancı, destekleyen partilerin kazancı olsun.

Burada söylenmek istenen, bu işi referanduma gerek olmayacak şekilde parlamentoda aşacak çoğunluğu bulalım. CHP için bir sorun olmadığı ortadadır. Teklifi ilk gündeme getiren CHP'dir. Demek ki endişeleri var, buyrun endişeyi ortadan kaldıralım. Zaten konu referanduma giderse, çok büyük çoğunlukla, kahir ekseriyetle halkın çok büyük kısmı 'evet bu yasağı kaldıralım, bu ayıp Türkiye'nin gündeminden çıksın' diyecektir. Milletin temel hak ve özgürlükler konusunda asla geri atmayacağına yürekten inanıyoruz. Kendi ailesinde başörtülü birisi olmayan, başörtüsü meselesini yaşamamış olan çok büyük kitlenin başörtülülere nasıl destek verdiğini görmüş birisiyim. Bu mesele AK Parti'nin meselesi değildir. Referandumda kahir ekseriyet evet dediği zaman AK Parti'nin değil demokrasinin kazanımı olacaktır. Önce Meclis'e gelecek. Parlamentoya sunulacak, oylama yapılacak. O tavra göre referanduma gidecek, gitmeyecek. Bizim temennimiz inşallah Meclis'te gerçekleşecektir. Ola ki referandum kararı ortaya çıkarsa bunun tarihine karar verecek olan Yüksek Seçim Kurulu'dur.

Türkiye Yüzyılı'ndan bahsediyoruz. Türkiye'nin güçlü büyük ülkesi demek topu tüfeği olan, ekonomisi güçlü olan Türkiye'den ibaret olmamılıdır. Türk toplumunun yapısının güçlü olmalıdır. Ailenin çeşitli tehditler karşısında korunması için anayasal güvence altına alınması lazım. Önümüzdeki dönemde, şu anda Türkiye'yi ölümcül şekilde ilgilendiren konu gibi görünmüyor aileye karşı saldırılar ama bunun bir sürü yansımalarını görüyoruz. Bunları özendirici tavırları görüyoruz. Yapmamız gereken zaten Anayasa'nın 41. maddesinde var olanı daha da tahkim ederek. Birtakım içeriden ve dışarıdan kişilere fırsat vermemek. İki teklifi birden getiriyoruz. Birisi özgürlük birisi ailenin korunması bakımından. Teklif bu şekilde gündeme gelecek.


Bu iki meseleyi ayırmak lazım. İsteyen istediği hayatı yaşıyor. Herhangi şekilde baskı altına alınması gibi konu fiilen sözkonusu değildir. Bu söylediğimiz konu yeni mesele değil. Batı ülkelerinde 1960'lardan beri devam eden süreç. Burada aileyle ilgili tehditler ortaya çıkıyor. Bu durumun yasalaşması, yasallaşması. Bunun meşru kabul edilmesi. İkinci adım da hemcins evliliklerinin meşrulaştırılması. Hemcins evlilikleriyle oluşan ailelerin çocuk edinme hakkına sahip olması. ABD'de bazı eyaletlerde Batı'da bazı yerlerde gerçekleşmiş vaziyette. Buna karşı tedbir almak. Aile bir toplum için anne ve babadan oluşur. Geleneklerde, örflerde, toplumlarda olmayan aile yaphısının yasal hale getirilmesine karşı birtakım tedbirler alınması gerekir. Bunun için aileyi güçlendirecek maddeleri koymamız lazım. Biz aile yapımızın çok çok güçlü olduğu atalarımıza, köklerimize, tarihi kaynaklarımıza yaslanıyoruz, oraya güveniyoruz, özeniyoruz. Türk aile yapısının dünyanın en sağlam aile yapısı olduğuna inanıyoruz. Bunu güçlendiriyoruz.

AK Parti 20 yıldır iktidarda. Temel özellikleri var. Demokrat, reformcu parti. Türkiye'de toplumun çok farklı kesimlerinden oy alabilen parti. Bir sefer AK Parti'ye oy vermişlerin oranı yüzde 68. Türk, Kürt, Sünni, Alevi kesimlerin kendisini görebildiği kuşatıcı bir parti. Böyle olmayı başardığı oranda güçlü şekilde iktidara gelmiş, 20 yıl başarabilmiş. Farklı kesimlerin gönlüne girmeyi başarmış siyasi hareket. Siyaset dilini yeniden güçlü şekilde ortaya koyabilmemiz lazım. 20 yılda altyapısını neredeyse tamamladı. Bunu da vesayetle mücadele ederek gerçekleştirdi. Şimdi bir seviye yukarı çıkmak lazım. Türkiye Yüzyılı bu. Türkiye bundan sonraki süreçte de küresel ölçekte vesayet odaklarına mücadele ederek dünya ölçeğinde adaletin, hakkın mücadelesini vermek. İçeride desteği almak, en kalabalık toplum kesimleriyle harkeket edebilmek. Bu kapsayıcı, kuşatıcı, demokratik, reformcu dille siyaset yapılmasını gerekli kılıyor. Bundan sonraki süreçte böyle bir tarzla ilerleyeceğiz. 2023 seçimleri Türkiye Yüzyılı kapısını açacak olan aralıktır, eşiktir.

Şah Kulu dergahında sayın Cumhurbaşkanımızın Alevi yurttaşlarımızın beklentileriyle ilgili sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarıyla devrim niteliğinde adımlar atıldı. Biz hala reform, demokratik açılım, büyük Türkiye vizyonu diyoruz. Bahsettiğimiz sorun on yıllar boyunca gelmiş olan sorun. Bu adım atılmıştır. Olumlu, müspet adımdır. Alevi kardeşlerimizin büyük kesimi tarafından takdir edilmiş bir adımdır. AK Parti varolan sorunları eldeki imkanlarla mümkün olan en yüksek konsensusla çözüyor. Bunun son açılımı da Alevi örneğidir.

Burada dil, üslup yönelim bakımından yeni adım atıyoruz. Bu seçime dönük görülmemesi gerekir. Türkiye'nin bundan sonraki süreçlerde de her konuda mümkün olan en yüksek ittifakı bulabilmek, bunun yolu da konuşmaktan geçiyor. Kamplaştırarak, ötekileştirerek değil. AK Parti farklı kesimlerle diyalog kurabilen bir parti. İnşallah 2023'de milletimiz Türkiye Yüzyılı'nın kapılarını sonuna kadar açtıktan sonra siyasete devam edeceğiz. Siyaset savaş alanı değil; rekabet alanıdır. Biz partilerle birbirimizin rakibiyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti başından itibaren projelerle yarışma fikrini ortaya koymuştur. Karşı taraftan da aynı şeyi bekliyoruz. Siyaset kimlikler üzerinden, çatışmacı, kamplaştırmacı şekilde yapılırsa o siyasetten ülkeye hayır gelmez.

Siyasette sahici olmayan hiçbir şey kalıcı değildir. Böyle entelektüel arayışın içinde olduğumuz için forumu yapmış olduk. İnşallah bunu kitaplaştıracağız. Çok sayıda entelektüel tartışmanın içerisinde olmuş birisiyim. Yaklaşık 70 kişi katıldı, 9 panel yapıldı. Her panelin başında partimizden bir arkadaşımızın moderatör olmasını istedik. Dünyanın birçok yerinden araştırma merkezlerinden, üniversitelerden akademisyenlerden, tecrübeli siyasetçiler katıldı. 47 yabancı olmak üzere 70 bilim adamı sempozyuma katıldı. Çok sayıda çevre sorunlarından, demokratikleşme sürecine kadar dünyanın temel sorunlarına çözümler gündeme geldi. Katılımcılar 'tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz, böylesine üst düzey dünyanın her tarafından insanı biraraya getirdiniz, partinizden hiçbir arkadaş da siyasal doktrin bize söylemedi' dediler. Sayın Cumhurbaşkanımız da ikinci gün oturumda gelen misafirlerle birlikte oldu. Onlarla Türkiye Yüzyılı'nın ipuçlarını paylaşmış oldu. Bundan sonra inşallah kalıcı hale getireceğiz bu forumları.

Biz bu toplantılarımıza belli alışkanlık içerisinde bazı partileri çağırıyoruz. Hangisi gelir gelmez onların bileceği iş. Genellikle ağırlıklı olarak parlamentoda grubu bulunan partiler davet edildi. Bundan sonraki süreçlere bakılacak.

Bu iddia, Türkiye'nin uyuşturucu parasıyla ekonomiyi ayakta tuttuğu iddiası, Türkiye'nin ikinci partisinin genel başkanına yakışmaz. Bunlar doğru şeyler değil, vatanseverce sözler de değil. Türkiye'yi birtakım uluslararası alanda köşeye sıkıştırmayla ilgili çevreler var. Ana muhalefet partisi başkanının söylediği sözler Türkiye'ye hizmet etmez. Eğer bildiği bir şey varsa, kim getirdi, nereye getirdi, bunları savcılara verirsiniz. Bu sadece 'çağırsınlar beni mahkemeye' demekle olmaz. Türkiye terörle, suçla mücadele ediyor. Türkiye çok taraflı mücadeleyi sürdürüyor, kendi iç güvenliğini sağlayabilmesi bakımından. Türkiye'de çok sayıda uyuşturucu yakalanırken, bu Türkiye'nin hayrına olan bir iddia değil. Yurt dışından suçlama yapan çevrelerin ekmeğine yağ sürer. Türkiye'nin kötü gösterilmesinin altyapısını oluşturur. Burada çok vahim bir iddia var. Bu uluorta söylenebilecek iddia değildir. Mahkemeler bununla ilgilenir. Sayın Kılıçdaroğlu son zamanlarda kullandığı ekonomik terimleri bilerek kullanmasını tavsiye ederim. Kirli parayı, temiz parayı hangi ölçülerle ayırt ettiğini söylesin. Dünyada trilyonlarca dolarlık para var. Sıcak paranın ne kadarı kirli, ne kadarı temiz? Bunlar bilerek konuşulması gereken terimlerdir.

Mahir Ünal Bey hakikaten AK Parti'ye fedakarca hizmet etmiş, değerli arkadaşlarımız. Çeşitli pozisyonlarda genel başkan yardımcısı, grup başkanvekili olarak, seçimlerde görev almış arkadaşımız. Cumhurbaşkanımız da zaten grup toplantısında bunu kamuoyuna ilan ederken bundan sonra da Mahir Ünal'la çeşitli platformlarda çalışmaya devam edeceğiz dedi. Mahir Bey hassasiyetle ortaya çıktı, Cumhurbaşkanımız da bu kararı almış oldtu. Bizim Cumhuriyetle sıkıntımız yok. Başkalarının Osmanlı, Selçuklu ile sıkıntısı olabilir. Biz tarihi bütün olarak okuyoruz. Çok geniş coğrafyada bize ait olan tarihin her parçasını, bölümünü kabul ediyoruz. Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet bizim. Dedem Numan Kurtulmuş, Osmanlı subayı. 7 cephede savaşmış, malulen 39 yaşında emekli olmuş Cumhuriyet subayı aynı zamanda. Köksüz millet olmaz. Hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Atalarımızın bir kısmı ile sorunu olanlar varsa onların bileceği iş.

Türkiye'de en çok spekülasyon yapılan konulardan birisi budur. Atatürk, Atatürkçülük, Cumhuriyet üzerinden. Bir başka konusu da din meselesi. Nerede ise Atatürk ile peygamberimizi kıyaslayacak kadar maksadın dışına çıkacak kişiler olmuştur. Başından beri AK Parti'nin Osmanlı, Selçuklu, Cumhuriyet'le problemi olmadığı gibi Cumhuriyetin kurucu değerleriyle problemi olmamıştır.

Dezenformasyon yasası çok konuşuldu. Her yasanın ana fikri var. Sosyal medya alanının son derece aktif niteliği itibariyle yararlı olduğuna inanıyoruz. Ama maalesef aynı zamanda son derece kötü niyetli kullanıma açık olduğunu görüyoruz. Bir sürü hakaret sınırlarının da üstünde şeylerle de karşılaşıyoruz. Devletin varlığı ve birliği konularda çok ciddi dezenformasyon yapılıyor. Bunların bir kısmı yurt dışından yapılıyor. Sosyal medya alanının kirletilmesine müsaade edilmemesi lazım.

Yalan haber adı üstünde yalan haber. Dezenformasyon insanları yanlış bilgilendirmek. Birisi kalkıp 'İstanbul'da şu kadar insan öldü, yaralandı' dese, bu yalansa, dezenformasyon olmaz mı? Bu yasayla birlikte ilk sefer sosyal medyanın legalleşmesi, internet yayıncıları bizi yıllardır düzenleme yaphmamız için eleştirirlerdi. Bu yasa yapılırken AB'nin dezenformasyon yasaları ile arkadaşlar uzun uzun çalıştılar. Bazı konularda bazı Avrupa ülkelerinin bizden çok daha dikkatli mekanizmalar kurduğunu biliyoruz. Burada sosyal medyanın özgür şekilde, başkalarına zarar vermeden, tahribat ortaya çıkaracak şekilde zehirli alan oluşturulmasının önüne geçilmesi. Sosyal medya alanı aynı zamanda özgürlük alanıdır. Bir haber yalansa ayan beyan yalandır.

17 Aralık günü geçen sene ekonomide büyük altüst oluşların yaşandığı, Borsa İstanbul'da olumsuz yaşandığı süreçti. O süreçte dahi olumsuz olmadık. Sahada olmaya gayret ettik. Vatandaş haklıdır, kızabilir, yüksek perdeden eleştirebilir dedik. Arkadaşlarımız anlayışlı şekilde dinleyeceklerdir. Cumhurbaşkanımızın sıkça söylediği bir söz 'Biz millete efendi değil hizmetkâr olmaya geldik'. Hakem de hakim de bizatihi milletin kendisidir. Çok şükür oldukça başarılı bir şekilde zor dönemi geride bıraktık. Son zamanlarda özellikle yaz sonundan itibaren AK Parti'nin ve sayın Cumhurbaşkanımızın oyları yukarıya doğru çıkıştadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın küresel liderliği, Türkiye'nin bölgesel aktör olarak ortaya çıkışı. Dolmabahçe'de Rusya ve Ukrayna'nın biraraya getirilmesi, arkasından esir takası, kesilmiş olan tahıl koridorun yeniden Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle açılması, Türkiye'nin dünya ile ilgil isorunları çözebilecek güçlü bir ülke imajını pekiştirdi. Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal projesi olan toplu konut, ilk işyerim, ilk konutum projesinde başvurular 8 milyonu aştı. Bunun ortaya çıkmış olması. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun milletimiz tarafından milli vizyon olarak sahiplenilmesi, hemen arkasından TOGG'un açılışı. Bütün bunların hepsi üstüste yaptığı hizmetlerin, çalışmaların geniş kesimler tarafından görüldüğü Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı var. Diğer taraftan her gün dağınıklığı ortaya çıkan Altılı artılı ittifak var. Hayatım boyunca hiçbir anketin sonuçlarını söylemem. Önemli artış olduğunu, artış eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. 50 + 1'de hiçbir sorunun olmadığını düşünüyorum.

Siyasette kendinizden menkul gücünüz yoksa sonuç almak mümkün değildir. Seçim bir yarıştır. Seçime 7 ay kalmış. Hala bir aday üzerinde konuşamayan bir bloktan bahsediyoruz. Ben ona 6 artılı masa diyorum. Masayı bugüne kadar getiren sayın Kılıçdaroğlu. Masanın dağılmamasını sağlamaya gayret etti. HDP'nin oyu olmazsa o masadan çıkacak ortak adayın seçim yarışının kulbunu tutmaması mümkün değil. Masadaki sorun aday çıkaramamak değildir. Esas sorun ortak fikir etrafında bütünleşememek. Partilerin birçok konuda farklı olduğu. PKK ile mücadele, sınır ötesi mücadele. Mavi vatan konusunda CHP Libya tezkeresine hayır, İYİ Parti evet dedi. Birçok konuda farklı fikirleri olan masadan bahsediyoruz. Hangi konular etrafında bütünleşeceği açık görünmüyor. En azından biz ve Türk kamuoyu bilmiyor. İktidara gelirlerse hangi ekonomi politikayı izleyecekler, teröre karşı ne yapacaklar, Rusya ile Ukrayna savaşında Türkiye'nin konumunu nasıl belirleyecekler? AK Parti, MHP, BBP'nin ne yaptığı açık ve net. Karşı tarafın hangi konuda ne düşündüğü net değil.

Sayın Cumhurbaşkanımız sayın Kılıçdaroğlu'ndan ya da başka birisinden niye çekinsin? Girdiği bütün seçimleri kazanmış, halkın büyük desteğini almış. Aday olmak istemeyebilir. Önce sayın Cumhurbaşkanımızın Kılıçdaroğlu'ndan çekinip çekinmediğini anlamak için 'ben adayım' cümlesini duymamız lazım. Söylediği cümleler adaylığa doğru yürüdüğünü gösteriyor. Masada bir kısımın istemediği anlaşılıyor. Bizim karşıda kimlerin aday olacağı ile ilgili herhangi endişemiz yok. Kim çıkarsa çıksın, bu bir yarıştırtır, kilidin anahtarı vatandaşın elindedir.

Ben partiye üye olmamıştım ama üye gözüküyorum diye bir durum varsa vatandaşlarımız bu konuda müracaatlarını yapsınlar. e devlet üzerinden üyelik kayıtlarını da sildirebilirler. Herkes gitsin bu konuda ilgili başvurularını yapsın.

Türkiye'de 4-4,5 milyon mülteci var. Burada oturma izinleri olanlar var. Bu kadar kuyruklu yalan söylenmez. Vatandaşlık alan bu kitlenin çok az kısmıdır. Bunların üzerinden Suriyelilere vatandaşlık verip oy alacaklar iddiaları ne yanlış bir şeydir, ne aşağılık bir durumdur. Mülteciler konusunda, Suriyelilerin geri dönüşünde tavrımız belli. Suriye'de güvenli bölgeler oluşturulunca geri dönüş zaten sağlanıyor. 500 binin üzerinde Suriyeli kendi topraklarına geri döndü. Çatışma ortadan kalktıkça, rejimin baskısı azaldıkça insanlar dönmek için yol aramaya çalışıyorlar. İnşallah en kısa sürede burada misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin önemli kısmı geri dönecekler.

Bu insanlara hadi geri gidin, şehirlerinizi bombalayacaklar, o bombalar altında yok olun mu denecek. Ege'de Akdeniz'de Yunanlar tarafından nasıl ölüme terk edildiklerini görüyoruz. Burada yapılabileceklerin azamisine gayret eden bir ülkeyiz. Bunu küçük göstermeye, karalamanın kimseye gücü yetmez.

Ekonomi toparlanma sürecine girecek. Karşı karşıya kaldığımız önemli kısmı Türkiye ekonomisinde dışsal nedenlerden ortaya çıktı. Enerji fiyatları, gıda fiyatlarının yükselmesi bütün dünya ekonomileri altüst oldu. Dünyada uzun on yıllar boyunca enflasyon lafını unutmuş ülkelerin bugün çok yüksek enflasyonla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Türkiye gaza basmayı tercih etti. Üreterek, istihdam arttırarak, ihracat yaparak, cari açığını düşerek birtakım rekabet avantajları elde etmeyle gelmek.

Türkiye ekonomisi fevkalade yüksek büyüme oranı yakalamıştır. Çok güçlü ihracat kapasitesine sahiptir. İstihdam pandtemi öncesinden daha yüksek seviyeye çıkmıştır. İllere gidiyoruz, her ilde ya mevcut organize sanayi bölgesinin genişletilmesi ya da yeni organize sanayi bölgesi yapılması talebi var. Fiyatlar yukarı çıktı, konut fiyatları, mal hizmetlerin aşırı pahalandığını görüyoruz. Hükümet iki tercihte bulundu. Bir tezgahı dağıtmamak, fabrikaların atelyelerin devam etmesi. Ücretler seviyesini yukarıya çekecek, vatandaşımızı enflasyonun altında ezdirmeyecek düzenlemeler yapılması. Geçtiğimiz yıl iki sefer asgari ücret düzenlemesi yapıldı. Bu yıl sonunda asgari ücret, emekli ve memurda aynı şekilde düzenlemeler yapılacak. Vatandaşımızın düşük fiyatta konut alacak olması aslında dolaylı bir destektir. Devletin bazı vergilerden vazgeçmesi. Fiyatların yükünü hafifletmektir bu.

Fiyat söylemem. Ama kural söylüyorum. Bir kere vatandaşımızı enflasyonu ezdirmeyeceğiz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu Aralık'ta toplanacak. Bu tür rakamların telaffuz edilmesi aslında vatandaşımıza haksızlık. Bu zor süreçte vatandaşlarımızın beklentilerinin altında adım atılmadı. Kimse de bol keseden rakamları telaffuz etmesin. Bütçe disiplini içerisinde vatandaşlrımızın alım gücünü yukarı çekecek bir çalışma olacak.

Demokrasinin gücü orta direğinin ne kadar güçlü olduğu ile ilgilidir. Maalesef son 3 yılda dünyanın içinden geçmiş olduğu olağanüstü ekonomik türbülanstan geçtik. Türkiye bu anlamda sorumlulukları yerine getirerek yoluna devam etmeye çalışıyor.

Aslolan tedariğin sağlanması. Türkiye inşallah kış aylarında doğalgaz ve petrol sorunu yaşamayacaktır. Avrupa ülkelerinin en büyük sorunu burası. Burada 2021 yılında milletimizin özellikle enerji ile ilgili faturaların dörtte üçü devlet tarafından sübvanse edildi. Vatandaşımızın bu konuda yaşayacağı konularda hükümetimiz şimdiye kadar vatandaşımızı destekledi. Eldeki imkanlarla, bütçe disiplinine riayet ederek vatandaşımızın ezilmemesi için üzerimize düşeni yapacağız.

İşsizlik oranı 9.8'lere düştü. Duyarlı işverenlerimizi tebrik ediyoruz. Aşırı fiyatlanma döneminde hep beraber sorumluluk içinde hareket eden iş dünyasının olduğunu söylemek isterim. Hatta asgari ürcet açıklamasından önce kendi çalışanların ücretini artıran işverenlerimiz oldu. Sonuçta işsizlik oranları aşağıya indi.

EYT ile ilgili Çalışma Bakanlığımız çalışmayı yapıyor. Kapsamı Çalışma Bakanlığımızın yaptığı çalışmalarla ortaya çıkacaktır.


Toplamda 500 bine yakın konut yapılacak. 1 milyona yakın arsa üretilecek. İşyeri olarak 250 bine çıkacak. Kuraları da çekildi. Burada büyük bir proje var. İnşallah, Allah imkan verir, vatandaşımız desteğini, iradesini yeniler. TOKİ 1 milyon 250 bin konut yapmış bir kurum. Hayali kurumdan bahsetmiyoruz. Önce şu projeyi uygulaması dolayısıyla hem Çevre Bakanlığımızı hem TOKİ'yi tebrik etmemiz lazım. Çok kısa sürede bir kısmı bitirilecek. Vatandaşın desteği ve güveni daha da artacak. Konut piyasasında oluşan artışlar dengeleneceği aşikar. Çok hayırlı proje. Eleştirisi olan daha yüksek bir proje açıklasın. Bu proje ilan edilmemiş olsaydı 8 milyon müracaat alınmamış olsaydı zaten bu insanlar aynı gelir seviyesinde değil midir? Bu çok değerli, olumlu adımdır.

Türkiye uzunca süredir prensipli müzakere insani diplomasi gibi iki kavram üzerinden dış politikasını yürütüyor. Prensip olarak Kırım başta olmak üzere son zamanlarda ilhak erdilen yerlerin ilhak kararını tanımadığımızı söylüyor. Hem Rusya bizim komşu ve müttefiğimiz hem Ukrayna. Biz bir tarafta bu savaşta taraf olarak Türkiye'yi sona belli olmayan yola sokamayız. Rusya ne istedi Batı'dan? Ukrayna'nın NATO üyesi olmayacağına dair garanti verin dedi. Maalesef vekil devletler ortaya çıkmaya başladı. Yunanistan, Tayvan'ı vekil devlet olarak kullanmaya başladılar. Biz iki komşumuz arasında taraf tutmadan, her iki tarafın onurunu koruyacak müzakereden yanayız.

Burada Macron'un söylediği sözü hatırlayın. Rusya ile konuşabilen tek lider Erdoğan diyor. Biraz da kıskanarak söylüyor. Bu ne güzel bir şey. Sayın Cumhurbaşkanımız iki tarafla konuşabilecek tek lider. Dış politika subjektif değil rasyonel, bilimsel, akılcı politikalarla olur. Menfaatlerin yakınlaşması, çatışması ya da rekabet şeklinde ortaya çıkar. Türkiye'nin içeride kendisini güçlü kılacak enstrümanları geliştirmedeki argüman, biz Ege'de oldu bittiye seyirci kalamayız demesi. Aynı zamanda en zor koşullarda müzakereyi açık tutmak. Putin'in de Batı'ya yaklaşmak, dünya piyasalarıyla iş yapabilmek için Türkiye'den başka yakınlaşabileceği ülke görünmüyor.

Hem tahıl hem doğalgazın Avrupa ve dünya piyasalarına çıkmasını temin etmek bakımından Türkiye güvenilir bir ortak. Savaşı sonlandırabilecek barışçıl bir ülke olarak öne çıkıyor. Bu değerli bir pozisyondur. Sayın Cumhurbaşkanımız prensipli müzakereleri sürdürüyor. Açık yüreklilikle bu müzakereleri devam ettiriyor. Türkiye bu kadar prestiji elde ettmişken birilerinin Putin'e 'AK Parti Moskova il başkanı' demesi çok yakışıksızdır, Türkiye'ye hakarettir.

Temsilciler Meclisi, öyle görünüyor ki, Cumhuriyetçilerin daha fazla alacağı, Demokratların, Biden takımının geriye gideceğini gösteriyor. Türk halkı ile Amerikan halkı arasında problem yoktur. Türkiye ile ABD ilişkileri hep inişli çıkışlıdır. Büyük, güçlü olduğu bir Türkiye'de ne olduğu bilinmeyen terör grubuna mı itibar edilecek; yoksa güç sahibi Türkiye ile mi ilişkisini sürdürecek? Sorunlarımız olacak. Türkiye herkesin yaptığı şeyi biliyor, kimin niyetinin ne olduğunu biliyor. Türkiye'nin ekseni falan kaymıyor, Türkiye kendi eksenini tahkim ediyor. Bunu yaparken de bütün ülkelerle dostluk ilişkise içerisinde yoluna devam etmek istiyor.

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder