adscode
adscode

Dökülen sonbahar yapraklarını süpürmeli mi süpürmemeli mi

Bir parkta yürüyorum. Başımdan aşağı sarı yıldızlara benzeyen yapraklar yağıyor. Kafamın içinde bir Paolo Nutini şarkısı çalıyor

Dökülen sonbahar yapraklarını süpürmeli mi süpürmemeli mi

“Tıpkı şu sonbahar yaprakları gibi tutunacak hiçbir şeyim yok…”
Önüm arkam sağım solum sarı bir yaprak denizi…
Sonbahar ve dökülen yapraklarla ilgili şarkıları, şiirleri düşünüyorum, karşımızdaki sokağın kaldırımlarından içinde yürüdüğüm sarı denize doğru akan bir nehir gibi uzanıp giden yapraklara bakarken… “Her sonbahar gelişinde sarı sarı yapraklar, kuru dallar arasında sen gelirsin aklıma” dizeleri geliyor yanı başıma Yıldırım Gürses’in şarkısından. Ömrüm boyunca bir kez bile bu şarkıyı kendi isteğimle dinlediğimi hatırlamıyorum… Ama işte sonbahar, tutunacak bir şeyleri kalmayan yapraklar ağaçlara veda ederken ben bu şarkıyı mırıldanıyorum, hiç bilmediğim bu şarkıyı nasıl mırıldandığıma şaşırarak!
Dört mevsim içinde şarkıya, şiire en yakışanı sonbahar herhalde... Bence öyle; sarıyı severim, yalnızlığı, hüznü de öyle... Şarkıları da şiirleri de... Ellerim cebimde, susup uzun uzun yürümeyi de severim ve bu yürüyüşlere en yakışan mevsim de sonbahar bence...
Oktay Rıfat’ın “Susmak rüzgar çığlığı gibiydi bende; / Konuştukça bir yaprak dökümü sende...” dizelerini ne ara kaydettim aklımın bir köşesine acaba?
Böyle romantik romantik yürürken bir başıma, bütün o şarkılar, şiirler ve sonbaharla arama, olanca soğukluğuyla, bir soru giriyor: “Bu yapraklara ne oluyor?”
Birkaç gün önce ajanslarda bir haber vardı. Tokat Belediyesi, ‘doğal görüntü’ bozulmasın diye dökülen yaprakların süpürülmesini yasaklamış! Karardan memnun olduğun söyleyen Tokatlı emekli memur Dursun Ali Harputlu’nun “Biz kocadık diye gözden düşmeyelim, yapraklar da aynı bizim gibi. Yeşilliğinde nasıl seviliyorsa sarardığında da öyle sevilmesi lazım...” sözlerini okurken usta şair Yahya Kemal ileriden başını sallıyordu: “Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya / ruh öyle yollanır uyanılmaz uykuya...”

 

ABD'DE 8 MİLYON TON YAPRAK ÇÖPE GİDİYOR

Tokat Belediyesi’nin ‘doğal görüntü’ bozulmasın diye süpürülmesini yasakladığı sonbahar yapraklarının çevreye zararlı mı yararlı mı olduğu konusu biraz karışık... Geçenlerde Amerika’nın önemli radyolarından NPR’ın internet sitesinde sonbahar yapraklarının süpürülmemesi gerektiğini anlatan bir yazıya denk geldim. ABD’de her yıl 8 milyon ton süpürülmüş sonbahar yaprağının çöp depolama alanlarına götürülüyormuş. Oysa azot, fosfor, potasyum besinleri barındıran yapraklar çöp değil doğal gübre görevi görüyormuş. Delaware Üniversitesi’nden Profesör Susan Barton yapraklar süpürülmediğinde bütün bu minerallerin yeniden toprağa döndüğünü belirtip ekliyor: “Bu sonbahar yaprakları yaşadığınız bölgeye bağlı olarak böcekler, örümcekler, sümüklü böcekler, kaplumbağalar, kara kurbağaları ve küçük memeliler için yaşam alanları da oluşturuyor...”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski müsteşarı Prof. Mustafa Öztürk, Independet Türkçe’deki yazısında hem kelebeklerin hem de ötücü kuşların sayılarının sonbaharda dökülen yaprakların doğru değerlendirilmesine bağlı olduğunu söylüyor: “Düşen yaprakların kaldırılmasından (yanlış yönetilmesinden) dolayı Kuzey Amerika 1970’ten bu yana 3 milyar kuşu kaybetmiştir.”
Sonbahar yapraklarının süpürülmesi sonucunda kuşların yaşamak, yiyecek bulmak, dinlenmek ve yavrularını büyütmek için ihtiyaç duydukları habitatlarının kaybetmelerindeki etkenlerden biri olduğunu belirtiyor Prof. Öztürk. Dökülen sonbahar yaprakları çöpe süpürüldü diye 3 milyar kuşun öldüğü bilgisi okurken donup kaldım; tıpkı Sabahattin Ali gibi, ‘döndüm daldan düşen kuru yaprağa!’

 

SONBAHAR YAPRAKLARINI ÇÖPE ATMAK ÇEVRE FELAKETİ

Prof. Barton, sonbahar yaprakları çimlerin üstünü tamamen örterse fotosentez yapmalarını engelleyip onları öldürebileceğini, büyük şehirlerde rüzgar ya da yağmur sularıyla mazgalları tıkayıp taşkınlara neden olabileceğini elbette ki buna karşı tedbirler alınması gerektiğini de söylüyor: “Ama biz bu yaprakları bir sorun olarak değil bir kaynak olarak düşünmek istiyoruz bütün bunlar doğal bir süreç.”
Prof. Mustafa Öztürk, sonbaharda ağaçlardan doğal olarak düşen yaprakları, torbalara koyup sonra çöp depolama alanlarına göndermenin tüm gezegen için utanç verici çevre düşmanı bir uygulama olduğunun altını çiziyor: “Çöp depolama alanlarının hacminin azaltılması ve metan/karbon dioksit gibi sera gazlarının salımlanması başlı başına çevre felaketidir.
Sonbaharda dökülen yapraklar, yakılmamalı. Dökülen yaprakları yakmak, canlara zarar vermektir. Yerel yönetimler, yaprakların yakılmasına izin vermemeli. Düşen yaprakları oldukları yerde bırakılmalı ve çim biçme makine ile ufalanmalı, taşıma maliyeti sıfırlanmalı.”
Sarı bir yaprak denizinin içinde bir başıma yürüyüp Fazıl Say’ın ‘Güz Şarkıları’ albümünde Güvenç Dağüstün’ün seslendirdiği Attila İlhan’ın ‘Oysa ben akşam olmuşum / yapraklarım dökülüyor / usul usul / adım sonbahar” dizelerine eşlik ederken ne ara çöp depolama alanına atılan sonbahar yapraklarının çevreye zarar verdiği konusuna geldim bilmiyorum!..


SONBAHARDA YAPRAK KÜFÜ İNSANIL ÖLDÜREBİLİR

Michelle Frey-Anderson’un sonbahar yapraklarıyla derdi ise 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi! 62 yaşındaki Anderson, 900’den fazla türü olan ve çürüyen materyallerin üzerinde oluşan bir tür mantarın (küf) neden olduğu aspergilloz hastası! Bu küf insanlarda nefes darlığına, öksürüğe neden oluyormuş.
Yılın bu zamanları evden dışarıya adım atmaya korktuğunu söyleyen Michelle Frey-Anderson, “Köpeğimle parkta ıslak yapraklar arasında yürüyüş yapmak bile bine nefesimi kesiyor, hemen bitkin düşüyorum” diyor.
Aspergilloz’a neden olan ‘küf’ evlerde, iş yerlerinde nemli ortamlarda oluşuyor... Hayati tehlikeye yol açan bu küfün oluştuğu bir önemli yer de ‘sonbahar yaprakları’!
Cemal Süreya’ya “Eylül’dü / Dalından kopan yaprakların / Sararan yanlarına yazdım adını” dizelerini yazdıran ‘sonbahar yaprakları’nın insan öldüreceğine rüyamda görsem inanmazdım doğrusu!
Michelle Frey-Anderson gibi solunum yolu rahatsızlıkları olanlara zor anlar yaşatan sonbahar yapraklarının üzerinde oluşan ‘küf’ Prof. Mustafa Öztürk’e göre ise hem yaban hayatı hem de toprak için çok faydalı bir şey... Prof. Öztürk, “Yaprak küfü inanılmaz bir şeydir. Özellikle sadece besleyici değil besinlerin emilimine yardımcı olmak için toprağı mantarlarla bağlayarak neredeyse sihirli niteliklere sahiptir” diyor.


DÖKÜLEN YAPRAKLAR, EDİP CANSEVER VE ŞİİR

ABD’de bazı kentlerde yerel yöneticiler dökülen sonbahar yapraklarını ‘kompost’ yapmak için toplayıp isteyenlere bahçelerinde kullanmaları için veriyormuş. Sonbahar yapraklarından üretilen bu ‘bio-kompost’ toprak için faydası saymakla bitmiyor. Toprağa nefes aldırıyor, su tuttuğu için sulamayı azaltıyor, yaban otlarına karşı koruma sağlıyor...
Bir parkta yürüyorum. Başımdan aşağı, sarı yıldızlara benzeyen yapraklar yağıyor... Kafamın içinde sonbahar şarkıları, şiirleri dönüp duruyor...
Ne dökülen yaprakların küfü, kompostu ne de süpürülmesi sokaklardan tam da şu anda, şimdi etrafımı saran yaprak denizinin ortasında bir bankta Edip Cansever’in yanına oturuyorum: “Kuşlar kuşların yanına, yapraklar / yaprakların yanına / hiçbir şey yalnız kalmıyor / insandan başka dünyada...”

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder

Bakmadan Geçmeyin