adscode
adscode

Müjde Uzman Hissetmeyi beklediğim tüm heyecanları verdi

Bu akşam saat 20.00 de SHOW TV de ekrana gelecek olan sezonun iddialı yapımlarından Kızılcık Şerbeti nin oyuncularından Müjde Uzman ile hem dizide canlandırdığı Alev karakterini hem de hakkında

Müjde Uzman Hissetmeyi beklediğim tüm heyecanları verdi

Senaryosunu Melis Civelek'in yazdığı, yönetmenliğini ise Ketche'nin üstlendiği 'Kızılcık Şerbeti'nin oyuncu kadrosunda; Barış Kılıç, Evrim Alasya, Settar Tanrıöğen, Sıla Türkoğlu, Sibel Taşçıoğlu, Doğukan Güngör, Müjde Uzman, Aliye Uzunatağan, Feyza Civelek, Ceren Yalazoğlu Karakoç, Emrah Altıntoprak, Feray Darıcı, Selin Türkmen, Özlem Çakar, Oral Özer, Rahimcan Kapkap, Serkan Tınmaz ve Tuana Gizem Uzunlar gibi birbirinden başarılı oyuncular yer alıyor.

Play Video
'Kızılcık Şerbeti'nin oyuncularından Müjde Uzman, dizide canlandırdığı 'Alev Arslan' ve hakkında merak edilenleri Habertürk'e anlattı.

* Oyunculuktan önce mankenlik ve VJ'lik yaptınız... En başa dönecek olursak her şey nasıl başladı?

Her şey, neden olduğunu hâlâ pek hatırlamadığım şekilde Elite Model Look yarışmasına katılmamla başladı. Ablam kendisinin de ısrar ettiğini söylüyor, benim hafızamda ise inanın detaylar pek yok (gülüyor). Çünkü o yıllarda ne mankenlik yapma hayalim vardı, ne televizyona çıkma, ne de oyuncu olma... Garip gelecek ama o yarışmaya biraz aniden gelen “Bunu yapmam lazım” hissiyle katıldım. Yanıma eşya dahi almamıştım, “Nasılsa zaten elenir ve çok sevdiğim yazlığıma geri döner, tatilime devam ederim” diye ama olaylar hiç öyle gelişmedi. Yarışmayı kazandıktan sonra, ödüllerden biri olan bir ajansa kaydolmak, üzerine birkaç sene mankenlik ile o süreç devam etti. VJ’lik hikâyesi ise çok başka şekilde oldu aslında… Tamamen kendi bağlantılarım ve ilgi alanlarım sayesinde dahil olduğum bir kulvar. Tam o yıllarda, eş zamanlı olarak kiramı ödeyebilmek amaçlı ufak ufak gelen reklam ve oyunculuk tekliflerini değerlendirmeye başlamıştım ama amacım hâlâ oyunculuk alanında ilerlemek değildi, üniversite devam ediyordu ve ben kurumsalda çalışmaya başlamıştım bile.


* Mankenliği bırakıp neden VJ'liğe geçtiğiniz?

O süreç aslında “Bunu bırakayım şuna geçeyim” düşüncesiyle gelişmedi. “Öğrenciyim, bambaşka bir dalda eğitim görüyorum, ailemden ayrı eve çıktım ve hayatımı kendi kazandığım parayla idame ettiriyorum” gibi etmenlerin yanı sıra; ben her zaman öğrenmeye, denemeye açık, farklı farklı konularda ilgi alanları olan biri oldum ama müziğe olan sevgim, ilgim ve bilgim bambaşkaydı. VJ’lik aradıklarını öğrendiğimde hiç tereddüt etmedim ve hemen başvurdum, akabinde çok hızlı şekilde de çalışmaya başladık.


* Şimdiye kadar birçok dizi ve filmde rol aldınız... Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?

Oyunculuk o yıllarda çok temkinli yaklaştığım ve açıkçası henüz bir kariyer düşünmediğim bir alandı. Hem okuyor hem çalışıyordum. Ufak ufak başladığımda, ilk emin olmak istediğim şey; iyi olup olmadığımdı. Tecrübeli ve eğitimli insanların yanında var olacaksam, işimi iyi yapıyor olduğuma emin olmam, en azından aklına ve fikrine güvendiğim insanlardan bir tür onay almam, kendimi de işimle ilgili iyi hissetmem gerekiyordu. Zaman geçtikçe fark ettim ki gayet iyi markalardan, başarılı yapımlardan teklifler geliyor, güzel geri bildirimler alıyorum, devam ettim.

 

“KIZILCIK ŞERBETİ’ HİSSETMEYİ BEKLEDİĞİM TÜM HEYECANLARI VERDİ”
* SHOW TV'de ekrana gelen 'Kızılcık Şerbeti'nin oyuncu kadrosunda yer alıyorsunuz... Dizinin hangi özellikleri projede yer almayı kabul etmenize neden oldu? Sizi etkileyen neydi?

Öncelikle çok içime sinen, her yönüyle çok mutlu çalıştığım bir projenin içindeyim. Yıllardır her zaman seçici oldum, benim için öncelik televizyonda olmak değil, mutlu olduğum ve doğru hissettiğim projelerde çalışmak oldu. Beni tercih eden, yazdıkları karakteri emanet eden iş ortaklarımın da günün sonunda memnuniyeti benim için çok önemli ve değerli. ‘Kızılcık Şerbeti’, bana bir süredir bir proje ile hissetmeyi beklediğim tüm heyecanları verdi. Öncelikle yapımcımız Faruk Bey’in bu projedeki yola çıkış nedenleri, işe ve sektöre bakış açısı, canlandırdığım karakter özelindeki fikirleri ve bizlerle olan iletişimi, hepsi çok kıymetli. Ayrıca, ‘Alev’ genel olarak bana gelen rollerden çok başka, oyunculuğumu ve kendimi bambaşka şekilde ifade etme fırsatı bulacağım bir karakter. Üzerine, sevgiye, empatiye odaklanan, üzerine çok çalışılmış farklı bir senaryo ile ekranlara dönmek, kişisel olarak beni çok mutlu eden önemli bir faktör.

 

“KIZILCIK ŞERBETİ’ İLE ANLAM ARAYIŞLARIMIN OLDUĞU BİR DÖNEMDE YOLLARIMIZ KESİŞTİ”
* 'Kızılcık Şerbeti'ni sizin için diğer projelerden ayıran en önemli özellik nedir?

Herkes gibi; yani aslında dünya, hayat, bakış açıları gibi, ben de değişip dönüşüyorum. Eskiden biraz daha sadece eğlence amaçlı gördüğüm dizi sektöründe ve hatta oyunculukta artık söyleyecek bir sözü, vermek istediği güzel bir mesajı olması gerekliliğini de aradığımı fark ettim. Buna sanırım hepimizin ihtiyacı var. ‘Kızılcık Şerbeti’yle kendi kariyer hikâyemde de artık daha farklı tatmin ve anlam arayışlarımın olduğu bir dönemde yollarımız keşişti. Birlikte doğru kimyayı yakaladığımıza inanıyorum.

“TEK TİP OLMAMAYA GAYRET EDEN BİRİYİM”
* Dizide 'Alev Arslan'a hayat veriyorsunuz. Karakteri biraz anlatabilir misiniz? Ortak özellikleriniz var mı?

‘Alev’i çok seviyorum. Yazarlarımızın ellerine emeklerine sağlık. Ayrıca bana, ‘Alev’le tanıştıkça ona kendi yorumumu, bakış açımı katmama müsaade ettikleri için de teşekkür ediyorum. Sete çok keyifle gidiyorum, sahnelerimi heyecanla bekliyorum, çok eğlenerek çalışıyorum. Diğer oyuncu arkadaşlarımın hepsinin de bu mutluluğumda çok büyük etkisi var. ‘Alev’ benim hem çok zıddım, hem de çok benziyoruz. “Bu nasıl oluyor?” diyeceksiniz. Ben biraz tek tip olmamaya gayret eden, içimizde birden fazla kişi barındırdığımıza ve onları saklamamız gerektiğine inanan biriyim. Dolayısıyla içimde bir ‘Alev’ de var, onu buldum ve keyifle gelişimini izliyorum. Bazen yeri geldiğinde, bazı sahnelerde bu kez ‘Alev’-Müjde gibi oluyor, öyle hissettiğim anlar da olmuyor değil (gülüyor) .

‘Alev’in özellikle patavatsız gözüken dobralığı, korkusuzluğu ve adalet hissi, ortak bulduğum özelliklerimizden… Yeniliklere, değişime açık oluşu, açık fikirliliği de keza benim içimde barındırdığım huylarımdan. Esprilerimiz de iç içe geçmiş durumda, bazen konuşan ben miyim Alev mi, farkı anlayamıyorum (gülüyor) ama mesela olaylara karşı onun kadar rahat ve gamsız olamam, plansız ve spontan çok nadir olabilirim, bu konularda kesinlikle ‘Kıvılcım’ gibiyim (gülüyor)

 

“KATI OLDUĞUM KONULARI ‘ALEV’ İLE RAHATÇA YAŞAYABİLMEK BANA ÇOK İYİ GELDİ”
* 'Alev', ablası 'Kıvılcım'a göre hercai ve aslında birçok şeyi ciddiye almayan, sözünü esirgemeyen biri... Bu hikâyeyi canlandırırken zorlandığınız anlar oluyor mu?

Hayır aksine çok rahatım. Önceden sorsanız zorlanabileceğimi öngörürdüm ama sanırım katı olduğum konuları ve esnetemediğim huylarımı ‘Alev’ ile rahatça bambaşka biri gibi, gerçek hayat dışında güvenle yaşayabilmek bana çok iyi geldi.

“SEYİRCİYLE BAĞIMIZI KUVVETLENDİRMEYE DEVAM EDİYORUZ”
* 'Kızılcık Şerbeti' yayınlandığı ilk günden beri SHOW TV'nin ilgiyle takip edilen dizileri arasında yerini aldı. Bir dizinin tutması için onun kalitesini ortaya çıkaran en temel unsur sizce nedir?

Bence bir dizinin tutmasının sebepleri ve dinamikleri, net cevaplar verebilmek için artık günümüzde çok değişken. Bunu oyuncu Müjde’ye değil de izleyici Müjde’ye sorarsanız, “Hikâyesinin farklılığı, o hikâyeyi istikrarlı şekilde sürdürebilmesi, merak unsurunu hiç kaybetmemesi, oyuncuların kimyalarının tutması, ayrıca karakterlerle izleyiciye sanki onları birebir tanıyorlarmış hissini vermesi, esprilerine, verdikleri örneklere bu kurgu karakterleri ekleyecek kadar hayatlarının bir parçası haline getirmeyi başarması” derim. Bence biz bunu başardık ve çok sağlam adımlarla da seyirciyle bağımızı kuvvetlendirmeye devam ediyoruz.


* Sette ya da günlük hayatınızda sizi motive eden 'totem' olarak nitelendirdiğiniz alışkanlıklarınız var mı?

Var. Gün doğumunu ve özellikle gün batımını izlemek, kesinlikle totem olarak nitelendirebileceğim benim en büyük şarj olma sebeplerimden… Her gün mutlaka birini veya ikisini birden yakalamaya çalışırım. Bunun dışında yoğun koştururken mutlaka mola vermek, keyif aldığım şeyleri yapmaya, mesela güzel bir manzara eşliğinde acele etmeden yemek yemeye ya da konsere gitmeye zaman ayırmak, evimi toparlamak, ilerleyen günleri ajandama yazarak planlamak gibi pit stoplar, beni odakta ve keyifli tutan şeylerden.

 

“DENGE BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
* Oyunculuğu hayatınızın neresinde tanımlarsınız? Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?

Ben hangi iş olursa olsun ona tamamen aşk ya da tamamen hayat idamesi olarak bakmaya, yani iki uca da karşıyım. Denge benim için çok önemli. Neden çalıştığını unutmadan yani gerçekte ve somutta kalarak ama aynı zamanda da çok severek ve heyecanla çalışabilmek, bence bir insanın iş hayatında gelebileceği en mükemmel nokta. Hayatımın bu döneminde bunu başarabildiğimi hissediyorum, bu sebeple de keyfim çok yerinde.

* Kendinizi 3 kelimeyle nasıl tanımlarsınız?

Adil, keyifçi, Hem yenilikçi hem tutucu. 4 oldu ama olsun (gülüyor).

 

“AŞK HİÇBİRİMİZİN KONTROL EDEMEYECEĞİ EN ÖZEL HİS”
* Peki ya aşk? Aşık olunca kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Aşık olmak açıkçası çok önemsediğim denge konusunu derinden sarsan bir olay (gülüyor). Hem imkânsızı başartacak kadar insanüstü bir güç, heyecan ve motivasyon veren, hem de hücrelerine kadar acı çektirebilen ama en nihayetinde hiçbirimizin kontrol edemeyeceği ve kaçamayacağı, bahşedilmiş en özel his.

* Şimdiye kadar size verilen en iyi tavsiye nedir?

Bana en iyi tavsiyeyi ben verdim; hayatta oluşunun ve zamanın kıymetini bil, kimseye zararın olmadığı sürece özgürce yaşa, gereksiz kibarlık kötülüktür, bedeli olsa da hep net ve dürüst olmaktan vazgeçme.

*İyi veya kötü hepimizin bazı dönüm noktaları oluyor... Sizi daha güçlü bir insan yapan son deneyiminiz neydi?

Şimdi buna iki cevap vereceğim. Birincisi; bence her gün yaşanıyor böyle deneyimler. Eğer bakmayı ve görmeyi bilirsek etrafımız onlarla dolu. Her an, bizim ve çevremizin ya da tanımadığımız insanların başına gelenlerden öğrenecek çok şeyimiz var. Dramatik tek bir olay söylemeyeceğim o yüzden elbette öyle anlarım var ama ben hayatta olduğum her an dönüşmeye de öğrenmeye de hazır şekilde gözlem halindeyim, beni güçlü kılan da bu.
İkincisi, yakın zamanda sevgili menajerim Rahşan Özkılıç Felder ile tanışıp, birbirimizi çok sevip çalışmaya başlamamız, başıma gelen en iyi şey olabilir. Onun varlığının ve emeğinin bana verdiği güven, güç ve mutluluğu saymazsam, bu soru eksik yanıtlanmış olur.

* Oyunculuğu bir kenara bırakacak olsaydınız hayatta en çok ne yapmak isterdiniz?

Kesin daha teknik bir iş yapardım. Mühendislik gibi mesela ya da tamir ve el emeği, uzun mesailer ayırıp öğrenme gerektiren bir iş. Konsantre olup öğrenmeyi, daha sonra o bilgi birikimiyle ortaya bir iş çıkartmayı çok seviyorum. Teknolojiyle ve mekanikle de aram çok iyi. Herkese garip geliyor ama belirli bir saati, planı programı olan, masa başı işler de çok benlik.

'Kızılcık Şerbeti'nin yedinci bölümünde; Abdullah ve Pembe’nin, Alev’in ofisinde karşılaşmaları iki aile içinde de büyük fırtınalara sebep olacaktır. Özellikle Pembe’nin kocasına olan kırgınlığı kolay kolay geçmeyecektir. Kıvılcım hakkında dava açılacağını öğrenen Ömer, bu işi mahkeme salonlarına taşınmadan halletmeye çalışacak ve bunda da başarılı olacaktır. Doğa’nın babası Kayhan, Ünallar’a satmayı hedeflediği otel konusunda hüsrana uğrasa da pes etmeyecek, bu sefer damadı Fatih üzerinden yeni ataklara kalkışacaktır. Nursema ve Umut arkadaşlığı Nursema’nın tüm çekingenliğine rağmen filiz vermeye başlayacaktır. Kısa bir süre önce doktor konusunda kriz yaşandığı için Doğa artık bu yolda ne annesine ne de kayınvalidesine sormadan yalnız yürümeye karar verir. Ancak aldığı tek karar bu değildir. Doğa’nın kimseye haber vermeden okula tekrar başlaması yeni olayları tetikleyecektir.

Paylaşın

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder